Yaşantımızda ki her şeyi planlar, hedeflerimizi koyar ve gerçekleşmesi için gün be gün bekleriz ya…
İşte öylesine beklenen günlerde hiç beklenmedik bir şey olur ve bir anda ” isin içinden doğarız “…
Çok değil, tam bir hafta önce bugün (3 Ekim 2018); 1997 yılında Kent Şekerleme – Birlik Gıda’da aynı takım içerisinde çalıştığımız, o yıllarda ki yöneticim, günümüzde ise dostluğu paylaştığımız sevgili T. MEHMET DOĞRUER‘den bir S.O.S. telefonu geldi.
“Hakan; ortaokul arkadaşlarımdan birisinin desteğine ihtiyacı var. Yardımcı olabilir misin…”
“Çayı koyuyorum Mehmet Abi…”
Yaptığımız telefon konuşması bu denli kısa ve net idi.
İşte o kısa ve net telefon görüşmesinin ardından, “İsin İçinden Doğmanın” bir haftada yaşanacak hikayesi başladı.
Saat 2030 gibi zil çaldı ve sahne…
Kapıyı açtım, karşımda DOĞRUER ve Ortaokul arkadaşı olan, ellili yaşlarının ortalarında, ufak tefek şirin bir hanımefendi.
“O”, ufak tefek şirin hanımefendi, hayatının nerede ise tamamını tiyatro’ya adamış, tiyatro sahneleri ile nefes alabilen ES_KA’dan başkası değildi ve an itibarı ile evimi onurlandırıyordu.
Misafirlerim doğrudan salona yöneldiler ama kendilerini; evlerde içten ve samimi sohbetlerin gerçekleştiğine inandığım, mutfak masasında oturur buldular.
Çayımız demlenmişti. Çayın yanında kahvaltılıklar da masada ki yerlerini aldıktan sonra, havadan sudan konuşmaya başladık önce.
ES_KA kelimeleri dolandırmadan hemen konuya girdi.
“Mehmet bana senin öz bilinç, öz farkındalık ve hızlı aksiyon planlaması ile ilgili kendine has çalışma tarzından bahsetti. Kendisi ile gerçekleştirdiklerin, Mehmet’in birebir şahit olduğu başka bireyler ile yaptığın çalışmalar ve elde edilen sonuçlar bende bir güven duygusu yarattı. Hadi başlayalım…”
ve başladık…
EE_KA’ya yaşadığı sorunların neler olduğunu sordum, dürüst bir şekilde anlattı her şeyini. Birinci derece bağı olan bireyler, mesleki alanda yaşadığı bireylere dayalı hüsranlar ve bunların hayatını içinden çıkılmaz karmaşalara yönlendirmesi anlattıklarının özetini oluşturuyordu ve bunlara çözüm arıyordu.
Bu arada fark ettim ki, ortada bana ve çalışma tarzıma dair bir kavram karmaşası oluşmuştu.
Araya girmek ve terapist olmadığımı, koçluk teknikleri kullanarak cevaplarını kendisinin bulması konusunda onu destekleyebileceğimi, sertifikalı bir koç’da olmadığımı ve nedenlerimi tekrar anlatmam gerekti.
Beni yakından tanıyanlar bilir… “Hiçlik Felsefesini” benimsemiş ve bu felsefe doğrultusunda yaşamaya özen gösteren birisiyim. Evrensel bir çok kuralın bireyin değer sistemini göz ardı etmek için var olduğuna inananlardanım.
Sırası ile şu soruları sordum:
-Seni karmaşaya sürükleyen sorunların, kendi değerler sistemin ile sana dayatılanlar arasında seçimler yapmak
zorunda bırakılman ile bağlantılı olduğunu düşünüyor musun?
-Sorunlarının cevabının anahtarının “HİÇ” olduğunu düşünür müsün?
Kendisi için oluşturduğu cevaplarının ardından, farklı öğretilerin harmanlaması ile elde ettiğim tekniği kullanarak öz bilincinde yer alanlar çelişkileri ve çözümleri basamak basamak ES_KA’nın haritasını oluşturmasına geçtik. Her basamağı tamamladığında duruşunun değiştiğini görmek, gözlerinde kendi cevaplarını kendisinin bulabiliyor olmasının ışıltısını görebilmek, zenginliğinin farkına varışına şahit olabilmek öylesi bir mutluluk ki… işimi sevmeme ve maddi-manevi tüm zorluklarına rağmen severek yapmama yol açan da zaten bu değil mi…
ES_KA kendi zihninin ve düşünce sistematiğinin onu ulaştırdığı cevaplardan mutlu ve rahatlamış bir şekilde günü tamamlamış, aksiyon planlamasını kağıda aktarmış ve gülümseyerek kocaman bir sarılmıştı bana.
Cuma günü konuştuk. Akşam; kadın ve erkek arasında yüz yıllardır bitmeyen savaşın, savaş değil de gereklilik olduğu. Kadının erkeğe, erkeğin kadına ihtiyaç duydukları bir dünyada beklentiler karşılanmadığı için ters düştükleri ana fikri üzerine sahne almaya başlayacak “Kadın Kafası” adlı tiyatro oyununa DOĞRUER ve beni davet etmek istediğini, kabul edersem onu mutlu edeceğimi söyledi.
İyi ki de teklifini kabul etmişim.
Birbirinden değerli tiyatro sanatçılarının, aylarca süren çalışmalarının meyvesini ilk kez seyircileri ile buluşturmalarının heyecanına daha önce canlı şahit olmamıştım.
Yaşantımda yer alacak bir başka özel insan EB_KA ile de tanışabilme şansını başka nasıl elde edebilirdim?
Hayatını tiyatro’ya adayan ES_KA’da sahne’ye yakın olmanın verdiği gücü nasıl görebilirdim?
6 Ekim Cumartesi günü; dünyanın farklı merkezlerinde bioenerji üzerine yıllarca eğitim almış ve aynı zamanda radyoloji uzmanı olan değerli dostum Dr. NİLGÜN GÜLDOĞAN ile ES_KA’yı tanıştırma şansını elde ettik. DOĞRUER ile birlikte 4 dost keyifli bir akşam yemeğinin ardından vedalaştık.
8 Ekim Pazartesi sabahı EB_KA’dan bir mesaj aldım. Kendimi toparlar toparlamaz geri aradım. “Bir ev yanmıştı sabaha karşı.” ES_KA’nın evi 🙁 . Annesi yangında vefat etmiş, kendisi ve kızı son anda evden çıkabilmişti. Yanına ulaştığımda yaşadığı büyük travmanın etkisinde idi hala. Annemi kaybettik, kızım ve ben kendimizi son anda dışarıya atabildik. Hiç bir şeyim kalmadı, evim bile….
9 Ekim Salı ikindi namazını takiben cenaze namazı ve rahmetlinin ebedi istirahatgâhına kavuşması anlarında da beraberdik. Sonrasında ise ES_KA, kızı, kızının babası, DOĞRUER ve ben yanan evine, kalan eşyalarını toplamak için gittik.
Bambaşka bir ES_KA vardı karşımda bu kez.
Hiçlik düşüncesinin altında yatan gerçeğin yeni yeni farkına varıyorum.
Her geçen an “zenginliklerimin” neler olduğunu keşfediyorum ve her yeni keşfim beni daha da güçlendiriyor, artık biliyorum ki ben önce kendim için değerliyim.
Yeniden dünyaya geliyorum ve bu sefer hiç olmadığım kadar özgürüm. İsin içinden Doğmak nasip oldu.
Bunların artık farkındayım diyebilen bir ES_KA.
Bunları söylerken eli, yüzü isler içinde olmasına rağmen, yeniden doğumunun heyecanını yaşayan bir ES_KA.
İçim rahat.
Neden biliyor musunuz?
En büyük zenginliklerimden birisi olarak tanımladığı EB_KA’nın evinde yeni bir günü, yeni hayatını, dostluğun sıcaklığı ile karşılıyor.