Ne Olmadığımızın Kaldıraç Etkisi …
Diyelim ki sizin ile tanıştık ve karşılıklı sıfat alışverişinde bulunduk. İsimlerimiz ve isimlerimizin önüne geçen sıfatlarımız ile tanışıklığımızı geliştirmeye başladık.
Gel zaman git zaman içerisinde sizin farklı özelliklerinizi öğrendikçe, size dair zihnimde bir konum belirleyerek sizi oraya yerleştirdim. Günlerin getirdiklerine göre de ne olmadığınızı fark ettikçe zihnimdeki konumunuzu aşağılara çektim, kimi zaman da farklı özelliklerinizi gördükçe konumunuzu yükselttim.
Siz de benzer bir yaklaşım sergilediniz değil mi?
Şu an olduğumuz halimize gelene kadar, hepimiz farklı farklı formasyonlardan ve iş kollarından geçerek, bireysel gelişimlerimizi bir noktaya taşıyabildik. İlerlememizi sürdürebilmek amacı ile de bir sonraki noktaya doğru hareket halindeyiz.
Sizlerden bir an için durmanızı, arkanıza yaslanarak gözlerinizi kapatmanızı ve yaşantınızda bir ilk’in gerçekleştiği güne gitmenizi istesem. (Orta öğrenim ve/veya yüksek öğrenime başladığınız gün olabilir, gönlünüzde yer bulan bir insan ile ilk randevunuz olabilir, fabrikanın/mağazanın/dükkanın/atölyenin/ofis binasının kapısından içeri girerek çalışma hayatınıza başladığınız ilk gün olabilir, genel müdür olduğunuz ilk gün olabilir, serbest çalışmaya başladığınız ilk gün olabilir veya daha önce deneyimlemediğiniz bir şeyi ilk defa deneyimlediğiniz bir gün olabilir. Seçimi size ait : )
Dışarıya yansıtmamak için çaba sarf ettiğiniz heyecanınız mutlaka aklınıza geldi ve sizi şu an gülümsetti. 🙂
Peki, belirsizliğin ve bilmiyor olmanızın yol açtığı tedirgin haliniz de gözlerinizin önüne gelmedi mi? Belirsizliği kaldırmak ve tedirginliğinizi ber taraf etmek için hızlı bir şekilde öğrenmeye yöneldiniz; ilk günün sonundaysa ikinci güne adım atıp atmayacağınız, gelecek planları veya ilk fırsatta değişikliğe gitmek yönündeki fikirleriniz oluşmaya başladı değil mi?
Bu durumda, bildiklerimizden ziyade bilmediklerimiz belirleyici temel unsurlar haline gelmediler mi?
O ilk günde ki gibi bilmediklerimiz kararlarımızı netleştirme noktasında nasıl belirleyici bir unsur haline geldiyse, ne olmadığımızda ne olacağımızın temel unsurudur bu bakış açısıyla.
Gerek özel yaşantıda, gerekse de iş yaşantısında ben oldum denilen anların körlüklerin ve olduğunuz yerde kalmayı bir yana bırakın, geriye gidişlerin başlangıcı olduğuna inananlardanım.
Ben oldum diyebilmek cesaret ve özgüven gerektirir. Özgüven eksikliği ve cesareti olmayan ben oldum dediği anda bunları yaşar düşüncesi ile görüşlerimi katılmayanlarınız olacaktır mutlaka.
Ne olmadığını araştırıp eksik kaldığı tarafları belirleme arzusunu taşıyan, bunu dile getirmekten çekinmeyen, kendini sürekli yenileme ihtiyacı hisseden zihin yapısına sahip bir birey’e özgüvensiz ve cesaretsiz diyebilir miyiz? Bu zihin yapısına sahip bir birey hatasının üzerini örtmeye mi çalışır; yoksa kendini sağlama almak için hatasını üzerine yıkacak birilerini mi arar? Bu sorularım sizlere…
![](https://yucelhakanuzunoz.com.tr/wp-content/uploads/al_margen_yo_ego-e1548029373168.jpg)
Sen benim kim olduğumu biliyor musun?
Diyelim ki, bu sorunun muhatabı oldunuz. Sizde pozitif bir algımı yarattı, yoksa negatif bir algımı?
Soruyu soranın kim olduğunu bilmeseniz bile, net bir şekilde ne olmadığını biliyorsunuz ve zihniniz soruyu soran kişi için bir konum belirledi.
Kişi’nin sizde yarattığı bu konumu değiştirmesi artık ne kadar mümkün?
(illüstrasyon Al Margen kolleksiyonundan alınmıştır)
Uzun lafın kısasına gelirsek; “BEN” ne kadar kesinse, şu anki bizi tanımlayan “BEN BUYUM” o denli muğlak ve ne olduğumuz kendimizden başka kimsenin çok da umrunda değil ne yazık ki. 🙁
Aksine; ne olmadığımızı bilmenin yaratacağı kaldıraç etkisiyse, hani o yapamamaktan şikayet ettiğimiz ne varsa, hepsinin hem kilidi, hem anahtarı…
Tüm kilitlerinizin anahtarlarına ulaşabilmeniz dileklerimle…
Yücel HAKAN UZUNÖZ / 21-01-2019 / İST.
Hakan Bey analiz ve tespitlerinize yürekten katılıyorum. Başarılı çalışmalarınızın devam etmesi dileyimle kolay gelsin.
Tarık Mehmet DOĞRUER
Düşündürücü ve bir o kadar da zorlayıcı bir yazı…
Ne olmadığımızı keşfetme yolunda eğitimleriniz bize çok yardımcı olacaktır…
Teşekkürler Hakan bey…
Hakancım, aklına fikrine sağlık. Son derece önemli bir noktaya değinmişsin.
Yazı, Yunus’un aşağıdaki dizelerini getirdi aklıma:
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır
Esenlikler dilerim kardeşim. Başarılar.
T. Günay
İş hayatımda yapamayacağımı düşündüğüm durumlarda, diğer anahtarlar gibi bu kilidin de anahtarını sende bulabileceğimi bilmek güzel, hem de çok güzel.
İzmir veya İstanbul yakınlarında düzenleyeceğin eğitimlerine katılmak istiyoruz bilesin.
Teşekkürler